Yazar arşivleri: Sedef Güngör

Akran Zorbalığını Önlemenin Yolları

Çocuklarda akran zorbalığı, küçük yaştan itibaren çocukların sosyal ortamda, özellikle de okullarda sıklıkla yaşadığı bir problem olarak ortaya çıkar. Akran zorbalığının tekrarlayarak devam ettiği ve önlenemediği durumlarda çocuklarda duygusal ve sosyal problemler yaşanması olasıdır. Akran zorbalığının fark edildiği durumlarda ebeveynler doğru şekilde müdahale ederek, çocuğuna nasıl başa çıkabileceğini öğretebilir. Ancak çoğunlukla çocuklar kaygı ve utanç duyarak yaşadığı zorbalığı, ailelerine aktarmak istemezler. Ancak belirli sosyal ortamlara girmekten çekinme, okula gitmede isteksizlik, duygusal değişimler, içine kapanma ve açıklanamayan fiziksel semptomlar gösterebilirler. Bu gibi durumlarda çocuklardaki farklı tepkilerin altında yatan nedenin mutlaka araştırılması gerekir. Peki olası bir zorbalık durumunda ebeveynler neler yapmalıdır?

  1. Çocuğunuzu mutlaka dikkatlice dinleyin. Çocuğunuz durumu anlatırken abartılı ve duygusal tepkiler vermekten kaçının. Bu gibi tepkiler çocuğun size bazı şeyleri açık şekilde anlatmasını zorlaştırabilir. Çocuğa ayrıntılar sorarak durumu anlamaya çalışabilirsiniz. Bunu yaparken bir taraftan da çocuğunuzun duygularını yansıtabilirsiniz. ‘Sana böyle davrandığı için çok üzgün olmalısın’ gibi.
  2. Olayı detaylı bir şekilde anladıktan sonra, çocuğunuza bunun normal bir durum olmadığını anlatın. Özellikle bedensel sınırların korumasını anlatabilirsiniz. ‘Bu senin bedenin, kimse senin bedenini incitecek ve zarar verecek şekilde davranamaz’ diyebilirsiniz. Sözel olarak dalga geçme veya isim takma gibi zorbalıklar yapılıyorsa, çocuğunuza bunun normal olmadığını, bu durumla başa çıkmak için tepkisini ortaya koymasını söyleyebilirsiniz.
  3. Çocuğunuz zayıf olduğu için, güçsüz olduğu için veya tepki veremediği için bu durumu yaşadığını düşünebilir, bu nedenle çocuğunuzla konuşurken bu durumun onun suçu olmadığını mutlaka vurgulayın.
  4. Araştırmalar, çocukların ağlamak gibi güçsüz tepki gösterdiği durumlarda, zorbalığın daha çok arttığını ortaya koymuştur. Bu nedenle, zorbalık karşısında çocuğunuza güçlü bir şekilde tepkisini ortaya koymasını öğretebilirsiniz. Fiziksel bir zorbalık gördüğünde, ‘Yapma’ diye bağırarak karşısındakini fiziksel olarak durdurmasını söyleyebilirsiniz. Herhangi bir zorbalık durumunda güçlü bir ses tonuyla ‘Bana bunu yapmanı istemiyorum’ demesini öğretebilirsiniz. Hatta bu konuda daha güçlü hissetmesi için, evde oyuncaklarla, büyük çocuklarda ise dramayla canlandırmalar yaparak, çocuğunuzu hazırlayabilirsiniz.
  5. Dalga geçme, isim takma gibi durumlarda çoğunuza, ortamdan uzaklaşma ve umursamama gibi yöntemler öğreterek, durumla başa çıkması konusunda yardımcı olabilirsiniz.
  6. Tekrar eden zorbalık durumunda, çocuğunuza öğretmen, okul psikoloğu gibi yetişkinlerden yardım istemesi konusunda cesaretlendirebilirsiniz.
  7. Eğer zorbalık okulda oluyorsa, okulla iletişime geçerek, zorbalığın önlenmesi konusunda, okulla işbirliği yapabilirsiniz.
  8. Eğer zorbalık okul dışındaki sosyal ortamlarda oluyorsa, bu ortamlarda çocuğunuzu daha yakından takip edebilirsiniz.
  9. Tekrarlayan ve önlenemeyen durumlarda çocuğunuz travmatize olabilir. Kontrol edemediği bu durum karşısında kendini sürekli çaresiz, mutsuz ve güçsüz hissedebilir. Zihninde ‘başa çıkamam, engel olamam, güçsüzüm’ gibi negatif düşünceler yerleşebilir. Bu gibi durumlarda, çocuğunuzu bu ortamdan soyutlamak ve bir psikologdan gerekli desteği almak yarar sağlayacaktır.
  10. Çocuğunuzun güçlü yanlarını vurgulamak, yapabildiği iyi şeyleri övmek de çocuğunuzun kendini iyi hissetmesine yardımcı olacak ve zorbalıkla başa çıkmasını kolaylaştıracaktır.
  11. Çocuğunuza zorbalık yaşadığı sosyal ortamda iyi anlaşabileceği diğer kişilerle arkadaşlık etme konusunda cesaretlendirebilirsiniz. Bu şekilde, çocuğunuza iyi anlaşabileceği arkadaşlarıyla pozitif bir grup deneyimi yaşayabileceğini göstermiş olursunuz, aynı zamanda olası negatif ön yargılarını değiştirmiş olursunuz.

 

Akran zorbalığı birçok sosyal ortamda çocukların karşılaşabilecekleri bir problemdir. Çocukları sosyal ortamdan tamamen soyutlamak veya çevresini ona uygun düzenlemek kolay olmayabilir. Bu nedenle ebeveynlerin yapabileceği en iyi şey, çocuklarını güçlendirmek ve çocuklarına gerekli kendini savunma becerilerini öğretmek olmalıdır.

 

Uzm.Psk. Sedef Güngör

 

https://www.greatschools.org/gk/articles/what-parents-can-do-about-childhood-bullying/

 

Çocuklarda Teknoloji Bağımlılığını Önlemenin Yolları

 

           

Günümüzde, teknolojinin gelişimiyle birlikte, çocukların da teknolojik aletlere erişimi kolaylaştı. Okul öncesi dönemden başlayarak çocuklar, televizyon, telefon ve tablet gibi teknolojik aletlerle daha çok vakit geçirmeye başladı.  Hatta bazı durumlarda, çocukların sosyal aktivitelerden, etkinliklerden ve oyunlardan uzaklaştığı gözlemlendi. Bu da çocuklarda duygusal problemlerin artmasına yol açtı. Bu nedenle günümüzde, çocukların teknolojiye olan ilgisinin çoğunlukla bağımlılık boyutuna ulaştığı söylenebilir. Peki ebeveyn olarak çocuklarınızın teknolojiye bağımlı hale gelmemesi için neler yapabilirsiniz?

  1. Gerçekçi olun, teknolojik aletleri tamamıyla yasaklamaya kalkmayın. Teknoloji çağında çocukların tablet, televizyon gibi teknolojik aletlerden uzak tutmak mümkün değildir. Teknolojiyi bilgi edinmek ve öğrenmek için kullanacakları birçok zaman olacaktır. O nedenle teknolojik aletleri ‘kötü’ diye nitelendirip, tamamen ortadan kaldırmak bir yarar sağlamayacağı gibi, çocuğunuzla büyük çatışmalar yaşamanıza sebep olabilir.
  2. Kendi ekran bağımlılığınıza dikkat edin. Çocuklar onlara neyi öğütlediğimize değil, nasıl davrandığımıza bakarlar. Onların bağımlılığına sınırlandırma getirirken, kendi davranışlarımız dikkat etmemiz de yarar var.
  3. Çocuğunuzla teknolojinin yararlı ve zararlı noktalarını konuşun. Çocuklara öğrenme ve bilgi edinme amaçlı olduğundan teknolojinin yararlı olduğunu anlatın. Bununla birlikte, internet ortamında çocuğunuzun kendisini koruması gereken noktaları da mutlaka konuşun.
  4. Teknoloji kullanımı ile ilgili süreye birlikte karar verin. Bağımlılığa dönüşmemesi için süreyle ilgili mutlaka bir sınırlandırma getirmeye dikkat edin. Ancak süreye karar verirken çocuğunuzla birlikte görüş birliğine varmaya çalışın.
  5. Teknolojik aletleri kullanıma geçmeden önce görevlerini tamamlamasını isteyin. Teknolojik alet kullanımına geçiş yapmadan önce çocuğunuzun yapması gereken görevleri birlikte belirleyin. Bu görevleri tamamladıktan sonra geçiş yapmasına dikkat edin.
  6. Ev ortamında teknolojik aletlerin kullanılabileceği alanları belirleyin. Çocuğunuzun tablet, telefon gibi aletleri kullanamayacağı yerleri belirleyin. Örneğin; mutfakta, yemek yerken tablet, telefon kullanımına izin vermeyin. Yatak odasında, uykuya geçmeden önce tablet, telefon kullanılamayacağını belirtin. Bu teknolojik aletleri kullanabileceği, günlü krutinini bozmayacak alanları net bir şekilde belirtin.
  7. Boş zamanlarını değerlendirebileceği eğlenceli aktiviteler yaratın. Çocuğunuzu internet oyunlarından uzak tutabilmenin bir yolu da, çocuğunuzun gerçekten eğlenebileceği aktiviteler yaratmaktır. Bu tür aktiviteler dışında çocuğunuzu ilgisine göre spor, drama gibi alanlara yönlendirebilirsiniz.  Yerine bir şey koymadığınız zaman, çocuğunuz daha kolay ve ısrarlı bir şekilde internet oyunlarına yönelecektir.

 

Uzm. Klinik Psk. Sedef Güngör

Kaynakça:

https://www.healthxchange.sg/children/parenting-tips/tips-prevent-tech-addiction-children

http://www.worldofmoms.com/articles/setting-tech-time-for-your-children/1350/4

 

Çocuklarda Yemek Düzenini Oluşturmak

Çocuğun sağlıklı olması ve iyi beslenmesi ebeveynlerin en hassas olduğu konulardan biridir. Bu nedenle ebeveynler çocuğu yemek konusunda zorlamak, peşinde yedirmeye çalışmak, ekran karşısında yedirmek gibi birçok yanlış tutumda bulunabilmektedir. Halbuki bu tutumlar çocuk ve ebeveyn arasındaki ilişkiyi olumsuz etkilerken, bir taraftan da çocuğun yemekle ilgili algısını olumsuz etkilemektedir. Her yemek saati çocuk ve ebeveyn için bir kriz ortamına dönüşebilmektedir. Ebeveyn iyi bakım veremediğini düşünerek duygusal olarak yetersiz hissederken, çocuk da zorlanmaktan dolayı daha inatçı ve daha öfkeli olabilmektedir. Sağlıklı bir yemek düzeni oluşturmak hem çocuk hem de ebeveyn üstündeki duygusal baskıyı azaltırken, çocuğun yemek yemeyi olumlu ve keyifli bir deneyim olarak yaşamasına katkı sağlar.

Çocuğun yemek düzenini oluşturmak için;

  • Çocuğunuzun ana öğün ve ara öğün için saatlerini belirleyin, her gün bu saatlere uyumlu hareket etmeye özen gösterin.
  • Çocuğunuzun yemek saatini yarım saat olarak planlayın, çocuğunuza yemek için belirli bir süresi olduğunu belirtin. Süresi azaldığı zaman onu uyarın, ancak yemesi konusunda zorlamayın.
  • Yemek süresi bittiğinde, onu yargılayıp, suçlamadan, yemeği kaldırın.
  • Ekran karşısında, telefonla ya da tabletle sofraya oturmamasına özen gösterin.
  • Yemek saatlerini ailecek birlikte geçireceğiniz şekilde planlamaya özen gösterin, böylece ona rol model olabilirsiniz.
  • Yemek menüsünün oluşturulmasında çocuğunuzun isteklerine de yer verebilirsiniz.
  • Çocuğun sevdiği yemeklerle, sevmediği yemekleri birlikte sunabilir, böylece sevmediği yemeği yemesi konusunda onu teşvik edebilirsiniz.

Çocuğun yemek düzenini oluştururken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar şunlardır;

  • Çocuk yemek yeme konusunda zorlanmamalıdır.
  • Çocuğun kendi başına yemesi için fırsat tanınmalıdır.
  • Çocuğun gösterdiği çaba ödüllendirilmelidir.
  • Yemek, çocuğun ilgi çekmek için kullandığı bir alan olmamalıdır.
  • Yemek süresi bitmeden çocuk, sofradan kalkarsa, yalnızca bir kere uyaran vermek yerinde olacaktır.
  • Yemek saati oyun veya sohbet saatine dönüşmemelidir.
  • Çocuğu yemek düzenini oluştururken sabırlı olmak, çocuğa sakin bir şekilde yaklaşmak önemlidir.

 

Uzm. Psk. Sedef Güngör

 

Sağlıklı Disiplin

Sağlıklı Disiplin

  Çocuğunuzla yaşadığınız kriz durumlarında, krizi sağlıklı bir şekilde yönetebilmek ve krizi fırsata dönüştürerek, çocuğunuza bir şeyler öğretebilmek mümkündür. Kriz durumlarında aşağıdaki stratejileri adım adım uygulayabilirsiniz.

1.Adım: Bağlantı Kurun

  • Çocuğunuzun yoğun duygular yaşadığı anda, dokunsal temas kurarak ya da onu anladığınızı belirten bir yüz ifadesi kullanarak, onu rahatlatın.
  • O anki davranışından hoşnut olmayabilirsiniz, ancak duygularını mutlaka kabul edin, onaylayın ve yansıtın. Örneğin; ‘Şuanda istediğin oyuncağı alamadığın için kızgınsın’ , ‘Şuanda ders yapmak sana çok sıkıcı geliyor, yapmak istemiyorsun’ gibi.
  • Çocuğunuza kuralları hatırlatmak, öğüt vermek, açıklama yapmak yerine önce çocuğunuzu dinleyin, sakinleşmesini bekleyin.

*Kriz anlarında çocuğunuzla bağlantı kurmak, çocuğunuzun sakinleşmesini sağlar, aranızdaki ilişkiyi geliştirmenize yardım eder. Sağlıklı bir konuşma için ortam hazırlar.

2. Adım: Yönlendirin

  • Gözlemlediğiniz davranışı isimlendirin. Örneğin;’ Bu oyuncağını arkadaşınla paylaşmak istemediğini görüyorum’ gibi.
  • Çocuğunuza davranışlarının başkalarını nasıl etkilediği, başkalarını nasıl hissettirdiği ile ilgili sorular sorun. Örneğin; ‘Sen oyuncağını arkadaşınla paylaşmadığında, o nasıl hissetmiştir?’
  • Çocuğunuza yaptığı hatayı düzeltmek için ne yapabileceğini sorun. ‘Bunu nasıl düzeltebilirsin? Bunu onarmak için neler yapabilirsin?’ gibi sorular sorabilirsiniz.

*Çocuğunuzu düşünmesi konusunda yönlendirmeniz, zor durumlar, zor olaylar karşısında başkalarını anlama ve doğru çözümler üretme konusunda kendisini geliştirmesine yardım eder.

Yardımcı Yönlendirme Teknikleri

 1. Yaratıcı Olun: Çocuğunuzla çatışmaya girmeden, yaratıcı fikirlerle çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz. Örneğin; çocuğunuzun ‘aptal’ kelimesini kullanmayı alışkanlık haline dönüştürdüğünü duydunuz, bunun yerine birlikte bir kelime üretip, aranızda bir şifre olduğunu söyleyerek, çocuğunuzun bu kelimeyi kullanmasına yönlendirebilirsiniz.

2.Hayırı Evete Çevirin: Çocuğunuza sınırlandırma getirirken ‘hayır, olmaz’ kelimelerini kullanmak yerine, ‘Evet, daha sonra olabilir’ ifadesini kullanın. Örneğin; çocuğunuz oyuncakçıda elindeki oyuncağı satın almanızı istiyor. Bu durumda hemen hayır demek yerine, ‘onu satıcı ablaya verelim, haftaya cumartesiye kadar bizim için saklasın, söyleyelim çok iyi saklasın, çünkü biz bunu almaya geleceğiz’ gibi bir şey söyleyebilirsiniz.

3. Disipline Dahil Edin: Çocuğunuzu disipline dahil ederek, yaşadığınız problemi birlikte çözmeye çalışabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz bilgisayar başında çok fazla vakit geçiriyorsa, ‘ Bilgisayar başında çok fazla vakit geçirip, derslerine vakit ayıramadığını görüyorum, hadi birlikte yeni bir planlama yapalım’ diyebilirsiniz.

4. Seçim Dili Kullanın: Çocuğunuza seçim sunarak, seçimlerinin sorumluluğunu almasını ve sonuçlarını yaşamasına fırsat tanıyabilirsiniz, böylece daha iyi seçimler yapmasına teşvik edebilirsiniz. Örneğin;  ‘Uyku saatinde yatakta olmayı seçersen, hikaye saati yapabiliriz, ancak uyku saatinde yatakta olmamayı seçersen, hikaye saati yapamayız’  diyerek, seçimlerinin sonuçların yaşamasına fırsat tanıyabilirsiniz.

Daha detaylı bilgi için ‘Dramsız Disiplin’ kitabından faydalanabilirsiniz.

‘Benim Babam Denizci’- Ayrılığı Çocuklara Anlatmak

Bir denizci eşi olarak, ayrılığın ve uzakta olmanın zorluklarını yaşıyorum. Benim gibi birçok denizci eşi de aynı şeyleri yaşıyor. Yetişkin olarak bir süre sonra daha iyi başa çıkmaya başlıyoruz. Ancak çocuklara bunu anlatmak ve onlarla birlikte bu süreci atlatmak kolay olmuyor. Bu yazıda çocukları nasıl hazırlamalıyız ve neler yapmalıyız konusunda bilgilendirme yapmak istedim.

  1. Çocukların ayrılığa kendilerini hazırlayabilmesi için, çocuğun mutlaka birkaç gün önceden duruma hazırlanması gerekmektedir. Babanın gidiş için hazırlık yapmaya başladığı süreçte, çocuklar da bilgilendirilmelidir. Baba gideceği yerin fotoğraflarını gösterebilir, nasıl bir yerde kalacağını tarif edebilir, orada hangi işleri yapacağının bilgisini verebilir. Aynı zamanda, çocuğu telefonla arayacağını, onun evde veya okulda neler yaptığını merak edeceğini, küçük sohbetlerinin mutlaka olacağı bilgisini de vermelidir.   Babadan ayrılmakta çok zorlanan çocuklarda, babanın gitmeden önce çocuğa onun için değerli olan küçük bir şey bırakması, ya da onun için yaptığı güzel bir resmi bırakması da çocuğun babayla bağını devam ettirmesine yardımcı olacaktır.
  2. Çocuklar 5-6 yaş civarında coğrafi konumu ve zaman kavramını daha iyi anlamaya başlarlar. Bu yaştan itibaren çocukları bilgilendirirken, bir haritadan ve takvimden yararlanılabilirsiniz. Baba harita üzerinden nerede olacağını işaretleyebilir, uzaklığı anlatabilir. Bu yaştaki çocuklar tarihleri soyut olarak algılamakta zorlanırlar. Bu nedenle takvime, her akşam bir çarpı, koyarak, görsel olarak ne kadar zaman kaldığını somut hale getirebilirsiniz. Çocuk babanın gelişini takvimdeki kutuları takip ederek, anlayabilir.
  3. Küçük yaş çocuklarda zaman ve uzaklık kavramı tam olarak oluşmadığından, babanın nerede olduğu ve ne zaman geleceği bilgisini anlaması zordur. 3-4 yaş gibi küçük yaş çocuklarda daha basit bir görsel hazırlayarak, babanın gelişine ne kadar kaldığını gösterebilirsiniz. Ancak bu yaş çocuklar daha çok ‘Nerede? Ne zaman gelecek? Neden gelmiyor?’ gibi soruları sıklıkla sorabilir. Evinizdeki oyuncakları kullanıp, çocuğunuza bunu bir hikaye gibi anlatabilirsiniz. ‘Deniz’in babası, böyle büyük denizlerdeki büyük gemileri kullanıyor, onları böyle sürüyormuş. Gemiye giderken de oğlu Deniz’i evinde annesiyle birlikte bırakıyormuş.  Oğlunu çok seviyor, çok özlüyormuş, onu bıraktığı için üzülüyormuş.  Oğlu da babası giderken üzülürmüş ve onu çok özlermiş. Ama gemi küçük çocuklar için uygun bir yer değilmiş. Ama baba her özlediğinde, oğlunu ararmış. Ona sürprizler yollarmış.’  gibi bir hikaye anlatılabilir. Bunun yanı sıra belirli zamanlarda çocuğa küçük sürprizler verilerek babanın yolladığı söylenebilir. Böylece çocuk önemsendiğini ve düşünüldüğünü hisseder. Eğer imkan varsa, babanın düzenli aralıklarla çocuğunu araması da bağın devam etmesi açısından önemlidir.
  4. Babanın ayrılmadan önce çocuğun bulabileceği küçük notlar veya resimler bırakması da çocukların hoşuna gidecek ve bu süreci daha rahat atlatma konusunda yardımcı olacaktır.
  5. Çocuğunuzu sürece hazırlasanız bile, çocuğunuzun da sizin gibi duygusal bir süreçten geçmesi aslında çok doğaldır. Kimi çocuklar bunu daha çok içine kapanarak, sessizleşerek gösterirken, kimi çocuklar ise daha çok hırçın davranarak ya da öfkelenerek gösterebilir. Bu süreçte, çocuğunuzun alışması için fırsat tanımak ve sabırlı olmak önemlidir. Çocuğunuzun duygularını anladığınızı gösterebilirsiniz. ‘Baban gittiği için, öfkelisin ve üzülüyorsun, biliyorum’ diyerek onu anladığınızı gösterebilirsiniz. Kendi duygularınızdan da bahsedebilirsiniz.
  6. Baba gittikten sonra da ev içindeki rutinin aynı şekilde devam etmesi önemlidir. Ev ortamında yaşanan belirsizlik ve düzensizlik çocuğun bu süreci daha zor yaşamasına neden olabilir. O nedenle, ev ortamındaki uyku ve yeme düzeninin aynı şekilde devam etmesi, kuralların uygulanıyor olması önemlidir. Örneğin, çocuk duygusal davrandığı için birlikte yatmak, rutin dışı bir davranıştır ve baba geldiği zaman alışkanlıkları değiştirmek daha zor olacaktır.
  7. Çocuğunuzla birlikte büyük bir kağıda ‘baba gelince yapılacaklar listesi’ oluşturmak da çocuğa hem umut verecek hem de çocuğu motive edecektir. Zaman zaman listenize eğlenceli şeyler ekleyebilirsiniz. Baba geldiği zaman da birlikte bu listeyi gerçekleştirebilirler.

 

Babanın ayrılığı, çocuklar da farklı davranışlara yol açabilmektedir. Ancak, bunun bir aydan daha uzun süre devam ettiği durumlarda mutlaka yardım alınması gerekmektedir.

Uzm.Psk.Sedef Güngör

Çocuklara Sınır Koymak

 

Çocuklar bebeklikten itibaren kendi güçlerini ve dış dünyaya olan etkilerini test ederler. Hangi davranışları yaptıkları zaman ne elde ediyorlar? Hangi davranışı ne zaman yaparlarsa istediklerini elde ederler? Bu gibi sorular bebeklikten itibaren çocukların davranışlarını etkilemeye başlar.Sevmediği yemeği yemezse ne olacak? Annesi ona sevdiği bir şeyi verecek mi yoksa aç mı kalacak? İstediği oyuncak alınmadığı zaman  ne yapmalı? Ağlarsa istediğini elde edebilir mi edemez mi? Bunların hepsi çocukların kendi güçlerini test ettiklerini gösteren örneklerdir. Çocuklar aslında kendi sınırları nerede bitiyor, dış dünya nerede başlıyor bunu öğrenmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden de çocuklara uygun zamanlarda uygun sınırlar koymak çocukların benlik gelişimi ve dış dünyaya sosyal uyumu açısından çok önemlidir.

Peki çocuklara uygun sınırlar konulmadığı zaman neler oluyor? Bazı anne babalar ‘çocuktur yapar’ anlayışıyla çocukların çoğu olumsuz davranışını hoşgörüyle karşılamaktadır. Bazıları ise çocuklarına neyin doğru neyin yanlış olduğu öğretse bile çocuklarının davranışlarını denetlemez. Bu şekilde çocuklar her şeyi yapabileceklerini düşünüp, dış dünyada uymaları gereken hiçbir kural yokmuşçasına bir algıyla yetişmeye başlarlar. Ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu belki bilirler ama yine de kendi isteklerini göre hareket etmeye devam ederler. Bu gibi durumlar aile içinde hoşgörüyle karşılanır ve çocuk sosyal bir ortama girinceye kadar da zorluk yaşamaz. Ancak çocuk kreşe ya da anaokuluna başladığı zaman uyum problemi yaşamaya başlar. Kendi sınırları olmadığını , her zaman her şeyi yapabileceğine ve istediği zaman istediği şeyi elde edebileceğini öğrenmiş çocuklar okulun kuralları karşısında büyük bir direnç gösterir. Kimisi okula gelmek istemeyebilir, kimisi daha da olumsuz davranışlar göstermeye başlar, kimisi de yaşıtlarıyla anlaşamaz. Bu gibi durumlar eğer ailenin tutumu değişmezse uzun bir süre davranış ve uyum problemi olarak devam eder.

Halbuki okul öncesi dönem çocukların toplumsal, sosyal ve ahlaki kuralları öğrenmeye başladığı ve davranışlarını bunlara göre düzenlemeye başladığı çok önemli bir zaman dilimidir. Çocuklar önce dışarıdaki sınırlamalarla kendi davranışlarını düzenler daha sonra ise buları kişiliğinin bir parçası yaparak dışarıdan denetim olmaksızın kendi davranışlarını kontrol ederler.

Bu nedenle okul öncesi dönemde ailelerin çocuklarının davranışlarını denetlemesi ve düzenlemesi için çok önemli görevler düşmektedir. Peki aileler neler yapabilir?

  • Çocuğunuzun yaptığı herhangi bir olumsuz veya uyumsuz davranışı isimlendirin ve çocuğunuzla bunun olumsuz sonuçları üzerine konuşun. Bu konuşmada çocuğunuzun yaş düzeyine uygun bir dil kullanmanız çok önemlidir.
  • Daha sonrasında çocuğunuz halen bu davranışı yapmayı sürdürüyorsa, bu davranışa uygun bir yaptırım belirleyin.Örneğin, yaptırım, çocuğunuzu sevdiği bir aktiviteden alıkoymak olabilir.
  • Çocuğunuzun yaptığı olumsuz davranış için uyarın ve eğer devam ederse sonunda sonucunun ne olacağı üzerine konuşun. Bu konuşma sırasında sakin kalıp, çocuğunuzu da dinleyin.
  • Eğer olumsuz davranış devam ederse yaptırımı uygulamaya koyun. Özellikle yaptığı davranışı vurgulayın.Çocuğunuzu kişiliğinden, duygularından ve düşüncelerinden dolayı değil sadece davranışından dolayı bu sonucu yaşadığını belirtin. Gerekirse onu sevdiğinizi fakat bu olumsuz davranışını beğenmediğinizi belirtin.
  • Çocuğunuzun olumsuz davranışları karşısında tutarlı davranmaya çalışın.Bir gün yaptırım uygulayıp , diğer gün görmezden gelinen davranış çocuğun kuralları içselleştirmesini ve kendi özdenetimini kazanmasını engeller. Çocuklar daha çok hangi koşullarda o davranışı göstermeye izin var, bunu öğrenip, buna göre hareket etmeye başlar.
  • Tüm aile bireylerinin bu konuda tutarlıkla ve görüş birliği içerisinde hareket etmesi de önemlidir. Anneyle olumsuz davranışı konusunda çatışma yaşayan ve babasından anlayış gören çocuk, kendi de tutarlı davranışlar sergileyemez, çevresindeki kişilere göre hareket etmeye başlar.
  • Çocuklarınıza yaptırım uyguladığınız için kendinizi suçlu hissetmemeniz, bu konuda pişmanlık duymamanız önemlidir.Çocuğunuzun sevgiye olduğu kadar sınırlara da ihtiyacı olduğunu unutmayınız.

 

Son olarak çocuğunuza sınır koymakta güçlük yaşıyorsanız ve çocuğunuz olumsuz davranışları yüzünden uyum problemi yaşamaya başladıysa en önemlisi de kendine veya başkalarına zarar verebilecek davranışlar geliştirdiyse mutlaka bir çocuk psikologuna başvurunuz.

 

Uzm. Psk.Çağla Sedef Güngör

 

 

 

 

Boşanma ve Çocuk

 

Boşanma süreci, ailenin tüm bireyleri için zor ve karmaşık bir süreçtir. Anne ve baba, boşanma ile ilgili kendi zor süreçlerini yaşarken, çocuklarda onlarla birlikte bu süreci atlatmaya çalışmaktadır. Anne ve babanın bu süreci nasıl yaşadığı kadar, çocuğa bu durumu nasıl yansıttıkları da önem kazanmaktadır. Anne ve babanın çocuğa bu durumu nasıl anlattıkları, bu süreçte çocuğa karşı tutumları ve boşanma sonrası çocuk için oluşturulan düzen, çocuğun bu süreci sağlıklı atlatabilmesi için çok önemlidir. Bu süreçte ebeveyn olarak çocuğunuza nasıl destek olabilirsiniz?

  • Çocuğunuza boşanmanın ne olduğunu net ve yalın bir ifadeyle anlatmaya çalışın. Yalın bir ifadeyle anlaşamadığınız için artık birlikte yaşamayacağınızı, ayrı evlerde kalacağınızı söyleyebilirsiniz.
  • Çocuklar bu dönemde bu ayrılığın sebebi olarak kendilerini görebilir, kendilerini suçlu hissedebilirler. Bu nedenle çocuğunuza, bunun eşinizle aranızdaki problemlerden kaynaklandığını, ikinizin problemi olduğunu ve onunla ilgisi olmadığını vurgulayın.
  • Çocuklar bu dönemde sizi barıştırma görevini üstlenmeye çalışabilir, bunun için bir çaba içerisinde olabilirler. Bu doğal bir süreç olmakla birlikte, kimi zaman ebeveynler tarafından ya da geniş ailedeki bireyler tarafından çocuğa böyle bir görev yüklenebilmektedir. Bu dönemde çocuğunuza net bir şekilde, bu kararın birlikte verilen bir karar olduğunu, değişmeyeceğini ve bunu değiştirmek için kimsenin bir şey yapamayacağını belirtmek yararlı olacaktır.
  • Çocuklar anne ve babanı ayrılmasıyla birlikte, anneyi veya babayı kaybediyor duygusu yaşayabilirler. Bu nedenle ayrılsanız bile, anne ve baba olarak onu çok sevdiğinizi, bunun değişmeyeceğini ve birlikte vakit geçirmeye devam edeceğinizi vurgulamakta çok önemlidir.
  • Çocuklar bu süreçte farklı tepkiler verebilirler. Bazı çocuklar daha içine kapanık, üzüntülü bir şekilde tepki gösterirken, bazı çocuklar da daha hırçın, saldırgan ve öfkeli bir tutum içinde olabilirler. Bu süreçte, çocuğun tepkilerinin doğal olduğunu kabul etmek ve bu şekilde ona yaklaşmak önemlidir. Çocuğunuzu anladığını belirterek ‘bu durum seni çok üzüyor’ veya ‘bu durumdan dolayı bize çok kızgınsın’ gibi ifadeler kullanarak yaklaşımda bulunabilirsiniz.
  • Çocuğunuza boşanma sonrası düzeninin nasıl olacağı ile ilgili bilgi vermekte önemlidir. Çocuğun kimle birlikte ve nerede yaşayacağı belirtilmelidir. Birlikte yaşamayacağı ebeveyn ile hangi günler görüşeceği belirtilmelidir. Daha küçük yaştaki çocuklar için basit bir takvim hazırlamak ve çocuğun bu takvim üzerinde işaretlemeler yaparak kendisini hazırlaması işe yarayabilir. Bu süreçte, çocuğun düzeninin net ve belirli olması, çocuğun kaygısını azaltmasına yardımcı olacaktır.
  • Boşanma sürecinde, çocuğu taraf yapmamak, karşı tarafı suçlamamakta çok önemlidir. Çocuğun zihnindeki anne ve baba algısını değiştirmeye çalışmak, çocuğun daha çok bocalamasına ve kaygılanmasına yol açabilir. Çocuk kendini güvensiz hissedebilir. Çocuğu anneden veya babadan yoksun bırakmakta, çocuğun bu süreçte daha çok zorlanmasına yol açabilir. Bu süreçte çocuğun kendini güvende hissetmeye ihtiyaç vardır. Bunu sağlamak için anne ve babanın tutumu çok önemlidir.

 

Uzm.Klinik Psk. Sedef Güngör

 

Kaynakça:

Yörükoğlu, A. (2013). Çocuk Ruh Sağlığı.  stanbul:  Özgür Yayınları.

http://www.lianalowenstein.com/articlesParent.html

Çocuklarda Yaratıcılık

Yaratıcılık,  olaylara ve durumlara farklı açıdan bakabilmek, görünenlerle yetinmemek, farklı sorular sorabilmek, hayal edebilmek, olan problemlere farklı çözümler getirebilmektir. Teoriler, küçük yaş çocukların yaratıcılık konusunda doğal bir eğilimleri olduğunu, hayal etme,  keşfetme ve deneme konusunda çok motive olduğunu belirtmektedir.  Araştırmalar, küçük yaştaki bu yaratıcılık becerilerinin büyüdükçe azalmaya başladığını göstermiştir. Ancak ortam hazırlandığında, çocukların yaratıcılıklarının geliştirmek mümkündür. Çocukların yaratıcılığını geliştirmek için ebeveynler aşağıdaki önerilerden yararlanabilirler.

  1. Çocuğunuzun sorunlarını hemen çözmek yerine, sorunu nasıl çözebileceği konusunda fikir üretmesine teşvik edin.
  2. Çocuğunuzun niçin, nasıl sorularına cevap vermeden önce sorular sorarak düşünüp, cevap üretmesine teşvik edin.
  3. Çocuğunuza ‘varsayalım…..eğer böyle olsaydı…’ kalıplarıyla sorular sormaya çalışın.
  4. Çocuğunuzun merak duygusunu geliştirmek için sorular sorarak ona model olun. (Örneğin; acaba bu nesneyi nasıl icat etmişler? Acaba bu nesne olmasa neler olurdu?  gibi)
  5. Çocuğunuz bir soru sorduğunda, ona hemen cevabını söylemek yerine, birlikte düşünmek için sorular sorun. Çocuğunuzun düşünmesine ve daha çok soru sorarak anlamaya çalışmasına yardımcı olun.
  6. Bir olayla ilgili konuşurken, bu olay nasıl farklı sonuçlanabilirdi, neler yapılabilirdi diye sormaya çalışın. Bir sonuçla ilgili konuşulurken, farklı sonuçlanması için neler yapılabilirdi diye konuşmaya çalışın.
  7. Birlikte hikaye okuyun, hikayeyi okumadan önce resimlere bakmasını, hikayeyi tahmin etmesini, karakterler hakkında yorum yapmasını isteyin.
  8. Yaratıcı bir köşe düzenleyin. Bu yaratıcılık köşesine kullanmadığınız veya kullanılmış, eski malzemeler koyun. Çocuğunuzun istediği zaman bu köşeyi kullanarak farklı şeyler yaratmasına izin verin.
  9. Çocuğunuzla dışarıdayken veya tatildeyken sevdiği şeylerin veya ilgisini çeken şeylerin fotoğrafını çekmesini isteyin. Böylece çocuk hem çevresine daha dikkatli bakmayı hem de farklı bakabilmeyi öğrenecektir.
  10. Yemek aktiviteleri planlayın. Birçok farklı yemek malzemesi kullanarak çocuğun yemeyi süslemesine izin verin. Farklı tatlar katarak, yemeğin tadını keşfetmesine izin verin.
  11. Çocuğunuza ucu açık sorular sormaya çalışın.

Uzm.Psk. Sedef Güngör

http://www.brainy-child.com/article/child-creativity.shtml

https://greatergood.berkeley.edu/article/item/7_ways_to_foster_creativity_in_your_kids

 

 

 

Okul Öncesi Dönemde Çocuklarla Cinsellik Hakkında Konuşmak

 

Okul öncesi dönemdeki çocuklar kendi bedenlerine fark etmeye ve karşı cinsteki arkadaşlarının bedenlerinin farklı olduğunu anlamaya başlarlar. Bu dönem, çocukların birçok şeyi merak ettiği ve sorguladığı bir dönemdir. Bu nedenle, hamilelik ve doğum konuları da çocukların sorgulamaya başladığı ve merak ettiği konulardır.

Okul öncesi dönemde, çocukların verilen cinsel eğitim daha büyük yaş çocuklardan farklı olmalıdır, çünkü bu dönemdeki çocuklar soyutlama becerisini henüz kazanmamıştır. Bu nedenle, birçok bilgiyi yetişkinler gibi işlemekte zorlanabilirler. En temel cinsel eğitim, çocuğun vücudunu tanıması, cinsiyet farklılıklarının anlatılması ve bedensel sınırların öğretilmesi şeklinde olmalıdır.

Çocuklar, bir yaşından itibaren kendi bedenlerini fark etmeye ve kendilerine dokunarak bedenlerini keşfetmeye başlarlar. Bu dönemde, çocuğun kendini keşfetmesine izin vermek gerekir. Hatta okul öncesi dönemde, çocukluk çağı mastürbasyonu da yaygındır. Bu tür davranışlara, kızarak veya ceza vererek tepki göstermek doğru değildir. Çocuk yanlış bir şey yaptığını düşünüp, utanabilir. Çocuk bu tür davranışlar yaparken, dikkatini dağıtmak ve başka şeylerle ilgilenmesi için teşvik etmek önemlidir.  Üç yaşından itibaren ise, çocuklara sosyal ortamda nasıl davranılması gerektiği öğretilirken, bu davranışı da kendi özel alanında yapması gerektiği öğretilebilir. Eğer çocuk bunu çok fazla yapıyorsa, bunun bir duygusal nedenden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakmak gerekir.

Çocuklar, karşı cinsteki arkadaşlarının bedenlerinin farklı olduğunu fark etmeye başladıklarında, çocuklara kız ve erkek arasındaki bedensel farklılığı anlatmak yararlı olacaktır. Kız ve erkek bedenlerinin aynı olan kısımlarını anlatmak, farklı olarak da erkekler de penis, kızlarda ise vajina olduğunu belirtmek gerekir. Bu farklılıkları anlatırken, komik ve argo kelimeler kullanarak, çocuğu yanlış bilgilendirmemek gerekir. Çocuk gerçek isimleri bilmelidir. Farklı isimler takmak, çocuk için kafa karıştırıcı olabilir ve çocuğun doğru şekilde bilmemesi sosyal ortamda karışıklık yaşamasına neden olabilir.

Çocuklar, bu dönemde bebeklerin nasıl olduğuna dair de sorular sormaya başlar. Bu dönemde, çocuklara, annedeki yumurtalar ve babadaki tohumların birleşmesiyle bebek oluştuğu söylenebilir. Bu küçük yumurtanın annenin rahminde büyüdüğü ve zamanı geldiğinde ise hastanede doktorların yardımıyla rahimden çıktığı belirtilebilir. Daha fazla bilgi vermek çocuk için kafa karıştırıcı olabilir. Bazen ebeveynler anlatırken, annenin karnının kesilip alındığını söyleyebilmektedir. Bu tür ayrıntılı açıklamalar, çocuk için kaygı verici olabilir.

Okul öncesi dönemde, çocuklara bedensel sınırları ve mahremiyeti öğretmek de önemlidir. Çocuk üç yaşına geldiği zaman,  giyinip, soyunurken, tuvalete girerken kendi özel alanını belirlemeyi öğrenmelidir. Anne baba da bunlara dikkat ettiğini göstererek, çocuğa rol model olabilir. Çocukla birlikte çıplak banyo yapmamak veya çocukları bir arada yıkamamak da önemlidir. Aynı şekilde, çocukların annenin göğsüne dokunmak istediği, ya da dudağından öpmek istediği durumlarda, çocuğa sınırlandırma getirmek de önemlidir. Çocuk hem kendi bedenini koruma hem de başkasının bedensel sınırlarını fark edebilmelidir. Bunun için, anne babanın da iyi rol model olması gerekir.

Okul öncesi dönem, çocukların birçok şeyi merak ettikleri bir dönemdir. Çocuklar somut işlem döneminde olduğundan, çocukların yaşına uygun açıklamalar yapmak, sosyal ortam için bedensel sınırları anlatmak önemlidir.

Uzm.Psk. Sedef Güngör

Kaynakça:

Semerci, Z.B. (2008). Çocuklarımızla Cinsellik Hakkında Nasıl Konuşalım?  İstanbul: Alfa Yayınları.